Hüsnü Arkan – Uzak Bir Yolculuğun Bittiği Yer
Kendime Koçluk ™ Kütüphanesi / 083
Hüsnü Arkan – Uzak Bir Yolculuğun Bittiği Yer / s2
Hüsnü Arkan
Yaşlı adam, kalabalıktan uzak bir köşede, hazirenin parmaklıklarına yaslandı. Taş duvarlara tırmanan sarmaşıklara, duvar diplerine sıralanmış sardunyalara, haziredeki mezar taşlarına bakmaya başladı. Dilencileri, kara gözlükler takmış cenaze sahiplerini, aptes alıp camiye girenleri izledi.
Ne namaz kılmaya gelenlere, ne cenaze sahiplerine, ne de bir dilenciye benziyordu. Onları benden iyi kimse tanıyamaz; yıllardır bu cami avlusundayım.
Bir süre sonra ortalık tenhalaştı, tabutun başında duran birkaç adamdan başka kimse kalmadı. Kuşların cıvıltısından, şadırvanın mermer zeminine düşen su damlalarının şıpırtısından başka ses…
Ben, ruhumu bahar esintisine bırakmış kıpırdanıyordum. Issız bir ovada tek başına kalmış ince bir buğday sapı gibi hışırdayıp duruyordum. Dünyayı dinliyordum.
Dünyanın sesi vardı. Hep vardır. Kokusu, rengi vardı. Hep vardır. Havada düşünceler, sözler, davranışların anlamları uçuşur; kimse bilmez. Üzülen ya da korkan birinin canı kapkara olur. Sevinen ve iyi şeyler düşünenlerin canları hoş kokar.
Yaşlı adam küçük adımlarla avlunun ortasına yürüdü. Revakın karşısındaki tahta sıraya oturdu.
“Dünyanın sesini beraber dinleyelim mi?” dedi. Şaşırdım. Düşüncelerimi okumuştu. “Olur,” dedim.